Ah… 2018 yılından çıktı karşıma. Aslında hep buzdolabında bırakıldığı yerde duruyordu taşınma zamanında sanırım dosyalayıp kaldırmışım. Gelen misafirler hep okuyup gülüyordu ben de gülme krizine giriyordum çünkü Zuzu gitmiş olmasına rağmen hala halıları sermemiş, hala elektrikçi çağırmamış, hala raf çakmamış ve akışta takılıyordum. O her şeyi düzenli isteyen, aldığını aldığı yere kaldıran, titiz ve disiplinli kızdı. Yani annem halası anneme çekmişliği beni biraz yormuştu. Paspasa ayakkabı ile basmama çok kızar, elimde yemekle gezip dökmeme tahammül edemez, bulaşık yıkamamı eleştirir, düzensizliğimi azarlar, yatarak yemek yeme huyuma da şaşırırdı hep. Evet yatarak yemek yiyebilme becerim var. O da benim halalarımdan bana kalma yetenek 🙂 Sevmediği huylarımın yanında çayımı ve kısırımı severdi ama. Birlikte bir yaşam denedik. Hem keyifli hem zor hem de çok özeldi. Bir yandan okullar, bir yandan iş, bir yandan ek bölümler bir yandan da girişimcilikle uğraşıyorduk. Usta giremez kuralı yapıp her şeyi kendimiz halledip geri dönüştürüyorduk. Çiftlik kurup hayvanlar sahiplenmiştik ve keçi besliyorduk İstanbul’un göbeğinde. Zuzu da veterinerliğe merak salmış aynı zamanda gazetecilik yapmak istiyor ve kalan zamanında bana krepler yapıp deri cüzdanlar üretiyordu .Galiba en verimli en keyifli zamanlarımızdı yaş olarak. Zuzu neyi yapmak neyi halletmek istese ben hep erteletip anı yaşatıyordum bir türlü işler bitmiyordu sayemde. Çiftlikte gönüllülerde vardı ve kendi aramızda konuşmaktan üretimi durduruyorduk 🙂 Sonra bir sabah Zuzu darbe yaptı ve kurallarını dolaba asarak bize fırçayı çekti. Yönetim ondaydı, muhasebe, sosyal medya, içerik vs… Sonrası mı? Eh hayallenen gibi gitmedi hepimizin yolları ayrıldı ben tek kaldım ve bu darbe girişimini hep sakladım. Çok özel ve şeker! İki kızın başka şehirde başka şekilde varolmasının ve tüm iyicil çabalarının belgesiydi. Bizi seviyorum Zuzu. O şimdi pilates eğitmeni bense çiftliğin çok uzağında bireysel çocuk gelişimci. Yine olsa yine denerdim ki! ♥️
Bir yanıt yazın